Bu aralar en çok tekrar edilen cümlelerin başında şu geliyor ; ”Hukuk demokrasi herkese lazım.” Aynen katılıyorum. Tarihsel sürecine bakıldığında, hukuk ve mahkemelerin; koca kralın arsasına çökmek istediği zavallı değirmencinin gelen elçilere arsamı zorla alacaksanız buyurun alın ama, “Berlin’de Mahkemeler, Hâkimler var” sözüyle de başlamamıştır. Gelindiği yer itibariyle, Ülkemde hukuk ve mahkemeler vardır sözünün söylenmesi için sanki biraz daha zamana ihtiyaç var gibi.
Hukuk er geç dönecek. Bunu biliyoruz ve buna canı gönülden inanıyoruz. Yalnız burada öyle bir nüans var ki, herkesin iyice kulak kesilmesi lazım. Bugün hukuk ve mahkeme kararlarının tanınmaması gibi bir durum, bu ülkede herhangi bir kişiye özgü ve ayrıcalıklı hale getirilmeye çalışılıyorsa, yakın zamanda herkes bunun acı meyvelerini toplamak durumunda kalabilir. Zira insanın tabiatı gereği yaşadığı toplumda herkes ayrıcalık ve imtiyaz sahibi olmak ister. Makam ya da mevki sahibi olmanın bu istek ve arzuyu arttırıp azaltması dışında farklı bir etkisi bulunmamaktadır. Sözün tam da burasında, Demokrasi ve Hukuk herkese lazımken, imtiyaz ve tek adamlık düşüncesi bizi tehlikeli bir yol ayrımına getirebilir.
Koskoca bir sistemi yerinden oynatmak için bazen bir taş çekersiniz o taş aslında tek başına bir anlam ifade etmiyor olabilir ancak birbirine simetrik olarak dizilmiş bir serinin ilk taşıysa yıkıldığında yaptığı domino etkisini durdurmak pek de mümkün olmayabilir. Yada koca Sinan’ın yaptığı ve dünya da bir eşi daha olmayan en geniş kubbeyi, Selimiye kubbesini bir kilit taşıyla bağlamışsanız sonra da aman ne olacak o taşı çekelim gitsin diyorsanız kusura bakmayın yapılan eser yerle yeksan olur.
Ne demek istediğimi açayım müsaadenizle.
Nasrettin Hoca figürü tarihimiz de çok önemli bir yere sahiptir. Zaman gelir eğitim modeli sayılabilecek bir konuyla karşımıza çıkar, zamanı gelir hak hukuk konusunda, zamanı gelir yöneticileri ve yine başka bir zamanda toplumun bozulmuş yapısını ortaya koyan bir nükteyle karşımıza çıkabilir. Yine çok meşhur nüktelerinden birisini şu vesileyle yapmıştır.
Bir gün bir dost meclisinde otururlarken, bir karınca usul usul hocanın sakalından yukarı doğru tırmanmaya başlar. Hoca sessizce karıncanın çıkışını izlemiş ve nihayet karınca kavuğa ulaşmış. Meclistekiler hocaya karıncadan bahsedecek olmuşlarsa da Hocayı tanıdıklarından seslerini çıkarmamışlar.
-Hoca bu ,karıncaya bir şey yapmadıysa illa söyleyecek bir sözü vardır ki dokunmamıştır, diye düşünmüşler.
Derken hoca meclisten kalkıp doğru berbere giderek sakalı bir güzel kazıtmış, sonrada evin yolunu tutmuş. Hoca ertesi gün yine aynı dost meclisine gitmiş, hocayı görenler
-aman hocam ne yaptın sen kırk yıllık sakal kesilir mi?
-görmediniz mi dün üzerinden karınca geçti
-hocam etme eyleme bir karınca geçti diye kırk yıllık sakal kesilir mi hiç?
Hoca tamda bu gün bizimde düşünmemiz gereken o meşhur cevabı vermiş.
-orası artık yol olmuştu ve o yolu kesmek gerekiyordu. Yoksa maazallah kavuktan olacaktık.
Velhasıl buradan anlamamız ve de almamız gereken ders şu ya bir gün başkaları da bu sizin açtığınız şeritleri yol yapar da kendine has emniyet şeridi olarak kullanmaya kalkarsa bu ülkede işler nasıl bir hal alır.