Biz seninle nasıl tanıştık hatırlıyor musun?
Hatırlarsın aslında az çok o günü
Belki de hiç unutmazsın tıpkı benim gibi
Ama unutmamak alışmamaya çare değil ki
Ben seni yıllarca bekledim aslında
Uzaktan uzağa bekledim durdum,
Derin uykulara dalmadan her gece hayalini kurdum
Nasıl oldu bilmiyorum, beklerken nasıl avundum
Yıllanmış bir gönülle beklediğimi biliyorum.
Aşkla, vecdle, heyecanla
Çoğu zaman, sesini ilk duyduğum gün ki gibi bekledim
Karanlığıma tuttuğum lambayla gölgen belirdi ilk
Gece yarılarında, kokularda, korkularda
Belki bir tuvalde gördüm, ya da bir notada duydum sesini
Minik bir bebek çorabında gördüm teninin rengini
Biz seninle ilk nerede karşılaştık ve tanıştık biliyor musun?
Masumiyetin dayanılmaz cazibesiyle bizi çektiği o yerde
Âşık olmanın arzu dolu kaynağından şifalı suyu içmeye indiğimizde
Tepesinde ki karın temizliğine imrendiğimiz,
Yüce bir dağın dibinde.
Âşık cennetinden kovulmanın acısını, vuslatla unuttuğumuz Arafat’ta belki de
Biz seninle her yanı acı kokan yıkılmış bir coğrafyanın gül ekilen bir dağ bahçesinde tanıştık galiba
Bir mimarı sen, bir diğer mimarı ben
Gülün alıcısı sen, dereni ben