İyi Olabilmek

Şu günlerde, kafamda deli sorular. Bir bir yıkılan ön yargılar var. Tabuları yüzünden, her gün onlarca tabutun kalktığı bir coğrafyadan sonra, karşılıksız iyiliğin sıradan bir şey sayıldığı bir toplumla tanışmak bir hayli soruyu da beraberinde getirdi.

İyi bir insan olabilmek için, illa iyi inşa edilmiş bir toplumun üyesi olmak mı gerek?

Kendi başımıza iyi bir insan olabilmek için toplum ve toplumun değer yargıları birer engel midir?

Dinî, kültürel yada örfi değerler daha iyi bir insan olmayı salıklarken, bizim toplumumuz bu kuralları nasılda oportünist bir çıkarımla, kötülüğün efendisi olabilmek için kullanabiliyor?.

Sorunlarımızın kaynağı içimizden çıkan yöneticilerse,yöneticiler içimizdeki kanserli hücreler midir? Yoksa o kanserli hücreleri oluşturan kötü bir beden midir?

Eğitimli insan mı? iyi insan mı? Kalifiye insan mı? Bize hangisi lazım?

Bir sürü soru gibi, bir sürü de  cevap geliyor aklıma. “İnsan, ortamının çocuğudur” derler. Görünüşte herhangi bir sorunu olmayan ülkede yaşarken, kendi ülkeme dair yazı yazmak canımı sıkmıyor değil. Ama maalesef takdir ettiğim değerler ile uyuşmayan bir yaşantı modeli önümdeki.

Batı toplumuyla doğu toplumu arasında çeşitli kıyaslamalar yapan ve bununla alakalı yazan bir çok yazarımız var elbette. Ancak ben sıradan bir insan olarak ve problemi hissederek bakıyorum sanırım. Alışageldiğimiz şekliyle, yani ben değilde, biz neden? sorusu aklımda, kalbimde. Ruhumu daraltan şeyde bu zaten.

Tüm bu soru ve cevaplarla alakalı,notlar alıyorum. Yeterli materyal toplayıp; fotoğraflar, kurumlar, imkanlar, sosyal şartlar vs. zihnimide toparlayınca kapsamlı bir yazı yazmayı düşünüyorum.