Hayal Kurma

AAAAA

Bu gün hava çok soğuktu. Yarın daha da soğuk olacak. Hissedilen sıcaklığın -38 leri göreceğini söylüyor hava tahmincileri. Dışarı çıkmama konusunda uyarıda bulunuyorlar. Beni tanıyanlar bilirler, soğuğu hiç sevmem. Mümkün olsa soğuk kelimesini kullanmamaya bile özen gösteririm. Yaşamak arzusunda olduğum yerlerin hiçbirisinde, soğuk yerleri bile isteye tercih etmiş değilimdir. Sadece şartlar mecbur kılarsa katlanmaya çalışırım o kadar.

Doğduğum yerden büyüdüğüm yere kadar, yaşadığım yerlerde hep soğuklarla mücadele şartlarında yaşadığım için, burada da nasıl yaşanır biliyorum. Bilmek ile katlanmak arasında gidip geliyorum işte. Hayallerimde sıcak bir yerde yaşamak her zaman birinci tercihim olmuştur. Nitekim bir süre yaşadım da. Deneyim olarak iyi sayılırdı. Şimdi ben bunları neden yazdım? Konuya giriş yapacak yer bulamayınca, hava da soğuk dışarı çıkamıyorum, ordan oraya seri atlayışlarla bir yerinden yakalayayım dedim asıl meseleyi.

Evde fazla oturunca uykuya olan ihtiyaç artıyor mudur nedir? bilmiyorum. Ama bildiğim eğer güzel rüyalar göreceksem eğer, o uyku benim için inanılmaz bir keyiftir. Kendimi bildim bileli uykum geldiğinde, kendi irademle başımı yastığa koymuşsam eğer, hemen uyurum. Bu yastığın, taş, demir yada yumuşak bir yastık olmasının önemi yok. Hatta daha da abartayım; dokunsal bir yanı olmasa da olur. Ayakta uyumayı başarabilmiş birisiyim de diyebilirim. Ama konu tam olarak uykunun bahsetmek istediğim tarafı değil. Konu, daha çok uykuda huzurlu olmayla ilgili. Her uyuduğunda rüya da görebilmek de az kişiye nasip olan, ender bulunan özelliklerimden.

Çocukluk yıllarımdan kalma en iyi uyuma metodu benim için hayal kurmadır. Gerçek hayatta ulaşmama imkan olmadığını düşündüğüm hayaller ise, en sevdiğim hayallerdir. Uçsuz bucaksız bir hayal kurup, sonra onu sınırsız bir özgürlük ile gerçekleştirebilmek, en tatlı anlardır. En zor durumda bile, bilinçaltın sorun çıkardığında gözlerini açıyorsun, problem çözülüyor. Bir daha kapattığında ise yeniden kaldığın yerden sorunsuz olarak başlayabiliyorsun. Matrix filmindeki mavi hap, kırmızı hap olayı gibi. Psikologların bu konudaki açıklamalarını merak etmiyor değilim doğrusu. Ama hayal kurmak bana çok ciddi lezzet veriyor. Çünkü bir hayal kurduğunda, orada olmasını istemediğin bir engeli ortadan kaldırabiliyorsun. Aklın rolünü, sınırsız bir güçle kaldırma kudretini, ve bu kudreti elinde tutmanın muhteşemliğini düşünün.

Birçok dinde ve inanışta cennetin tarifi yapılırken, oradaki nimetlerden bahsediliyor ya hani. Bence cennetteki en muhteşem şey, orada istediğin şeyi oldurabilme kudretini elinde tutabilmek. Bir yer, bir insan, bir imkan vs hangisini istersen. Bir arzuyu anında oldurabilme, sadece iradene bağlı. Hayal gibi yani. Hayal kurabilmek belki de cennete bir provadır. Kim bilir ?

Kötü olansa şu; hayallerde bile yalnızım. Önceleri, kökleri mazinin derinliklerinde bulunan bu hayal kurma alışkanlığımda, bana yoldaş olacak kimseyi bulamazdım. Tüm hayallerde tek başımaydım. Diyelim ki hayalen bir yere gitmek istiyorum ve bu yer, yaşadığım kentten uzaklarda. Oraya tek başıma gidiyorum. Giderken yolda bir şeylerle karşılaşacağım. Bir takım maceralar yaşayacağım, ,keşifler, aksilikler, güzellikler vs. Planlı şeyler değil. Tamamen içinde yaşadığım anın durumuna göre şekilleniyor. Her gün aynı şeyleri düşünmüyorum. Aynı hayali kurmamaya özen gösteriyorum. Yoksa sıkıcı oluyor. Ama tam o sırada en zor olan şey oluyor. Yalnızlık duygusu hakim oluyor. Çünkü yolculukta yalnız olmak hayallerdeki adını koyamadığım bir kısıtlanmıştık duygusunu önüme çıkarıyor. Bir eksiklik var. Yalnız yaşıyor, yalnız geziyorum bir yerlerde. En güzel yerlerde bile olsa can sıkıcı. Yolların en zoru, yanında yoldaş olmayınca gidilen herhalde. Keyfe keder çıktığın, yalnızlığını dinlendirdiğin yolculuklar müstesna.

 Ama şimdi oraya oturtacak bir suret görüyorum. Bir ses var kafamda. Düşündüğümde tasavvur ettiğimde beni incitmeyeceğini, bana kıyamayacağını düşündüğüm bir aklın ürünü. Nazarı içinde hiçbir kemlik bulunmayan bir karakter. Her hayalimde kendimle beraber yoldaş edindiğim. Yolların çatallaştığı yerde ne yana gideceğimize karar verirken kendisine danıştığım. Orta yolu bulabildiğim. Gülüşünü izleyebildiğim. Sıra dışı isteklerini birlikte gerçekleştirmeye çalıştığım. Bir hayal ortağı. Kaderini kaderime bağladığım. Gündüz güneş gibi, gece ise dolunay.

Birde, sevdiğim kim varsa onu hayal ettiğimde bazen rüyalarımda görebiliyor olmam da ayrı bir nimet. Şu sıralar kabuslarıma daha çok misafir olsalar da, bunun için şanslı olduğumu söyleyebilirim.

Bu hayal ufukları zaman zaman düşünme şeklime etki edebiliyor. Mesela zaman zaman, aklıma çok ütopik düşünceler ve planlar gelebiliyor. Bunları dillendirebiliyorum olmadık yerlerde. Düşünebilmek zaten zor, ama birde yeri gelmediğinde kelimelere dökülmesi sıradan birşeyi bile algılayış şekline göre sakat hale getirebiliyor. Nedenini bilmiyorum, belki fazla abarttığımdan, belki de hayalleri olmayan insanların arasında yaşadığımdan olabilir.

Kaç yaşına geldim hala aynıyım. İyi hatırlıyorum ilkokul 4. Sınıftayım bendeki bu alışkanlık başladığında. Neden böyle bir alışkanlık edindiğime dair bir fikrim de yok. Geleceğime yön verip vermediği ile ilgili de bir veri yok. Sevilesi bir alışkanlık sadece.

Sahi herkes ben gibi midir? Elbet uyumaya çalışırken herkes bir şeyler düşünüyordur biliyorum ama herkes böyle hayaller kurarak mı uyuyordur?