Neyzen Tevfiki çok severim. Çoğu zaman kafası kıyak ama sözleri jilet gibi bir adam. Geçenlerde bir yerlerde sözleri ona ait olan bir şarkı duydum. Ne zaman ferahlama ihtiyacı hissetsem açıp dinliyorum. Hiciv desen hiciv, metod desen metod. Yaşadığı zamanlar neredeyse kimsenin gözünün yaşına bakmadan söylemiş, söyleyeceği ne varsa.
Deli gönül, neyi özler durursun?
Acınacak dostun, cananın mı var?
Dünya yansa yorganın yok içinde,
Harap olmuş evin, dükkânın mı var?
“diyerek özlem hasret içinde olmayı sorgulamış mesela. Dost gördüğünün vefasızlığından dolayı acınmayı hak edecek bir yanı olmadığına. Bir yari olmadığı için özlenmeye değecek kimse olmadığına gönderme yapmış.”
Hatır, gönül bulamazsın birinde,
Dama dedi dişisinde, erinde,
Vatan dedikleri yangın yerinde,
İnsanlığa hâlâ imanın mı var?
Nene yetmez senin şu kuru kaval?
Pir aşkına sıkıldıkça durma, çal.
Malta’daki kurnazlardan ibret al,
Paran mı var, bağın, bostanın mı var?
“Politik tartışmaların uzağında , eleştiriyi sadece şahıs bazında tutmayı yeğleyen bu şiir isyanını içte yaşayan birisinin gamsız gibi dursa da, sesini duyurma sırası geldiğinde, avazı çıktığı kadar bağırdığını gösteriyor . Öyle bir üslup çünkü. Kendini iğnelerken kabahati olanın canını yakmayı becerebilmenin adına hangi sanat diyorlar bilmiyorum ancak Neyzen bu işi başarmış. Aslında uzun bir şiir. Devamını bulabilirsiniz internette. Ben sadece bir kısmını paylaştım.
Aradan bilmem kaç yıl geçmiş, o şiiri şimdi, herhangi bir şeklide, bir devlet erkanına nazire diye okusan, ne zaman kodesten çıkarsın Allah bilir. Bestesiyle birlikte, okuyanın sesinin de güzel olduğunu düşündüğüm şiiri tavsiye etmek istedim sadece. Düşünürken dinlenmelik kıymetli bir eser.
Umarım beğenirsiniz. Sağlıcakla kalın.