Unutma! Her İnsan Gibi Sende Potansiyel Bir Engellisin.

Neredeyse her gün, zamanımın bir kısımını, ülkemle ilgili haberleri takip etmeye harcıyorum. “Acaba bugün yine, hangi utançla dolu, ne gibi haberler varmış?” kaygısını taşıyarak tabi. Bu yazıyı okuduktan sonra muhtemelen sizde benzer kaygılar taşıdığınızı göreceksiniz.

Geçenlerde yine sosyal medyada dolaşırken, utanç dolu bir video görüntüsüne denk geldim.

Olay şu şeklide ;

Yaşlı bir adam ,elektrikli sandalyesiyle birlikte belediye otobüsüne binmek istiyor.Adamcağız yaklaşık iki saattir beklediğini söylüyor. Ancak durağa yanaşan otobüslerin hiçbirisi adamı almak istemiyor ki ,adam orada beklemeye devam ediyor.İki saatin sonunda yine hiçbir otobüse bindirilmeyince canına tak ediyor. Otobüslerden birinin önüne geçip öylece duruyor. “Almayacaksanız ,ezin, ezecekseniz ezin!” diye bağırıyor. Yaşlıca bir insan. Herhangi bir absürt durum yok. Sadece otobüse binip, gideceği yere gitmek istiyor. Yanındaki vatandaşlar da bu durumu teyit ediyorlar.

Sonrasında bu video linkini buraya koymak, sizinle paylaşmak için kısa bir araştırma yapınca, bu görüntülerden çok fazla olduğuna şahit oldum. Daha çok canım sıkıldı. İnsanlar ne ara bu kadar kötü oldular? Ne ara vicdanlar sukut etti?. Organize bir kötülük hareketi başladı da, parayla insanları üye mi yapıyorlar? Anlamıyorum.

Hiç kimse dünyaya bir engelli olarak gelmek istemez.Bu, kişinin kendi iradesinin tasarrufunda olan bir hususta değildir. Engelli olmak, ister adına bir kader deyin, isterseniz tabiatın bir cilvesi deyin,isterseniz genetik faktörler ya da sonradan gerçekleşen bir takım hastalıklar ile kazalardan dolayı gerçekleşmiş olaylar silsilesi deyin. Sonuçta içimizden bazı kişilerin bunu yaşıyor olması, onların bir suçu olmadığı gibi, bizim de herhangi bir durumda onlardan farklı olabileceğimiz anlamına gelmiyor.Yani hicbirimizin garantisi yok. Dolayısıyla yaşarken kendimiz sağlıklı bir birey olarak nasıl yaşıyorsak engelli olanlar ada aynı hakkı ve aynı ortamı sağlamak zorundayız. Bunun için farklı bir neden aramaya gerek yok, sadece insan olmak yeterli bir neden.

Yeni bir yerde yaşıyorsanız eğer, oraya dair bir takım gözlemler yapmalısınız. Sosyal yaşam, değer yargıları, iktisadi ve teknolojik durum vs. Bu açılardan toplumu irdelerseniz, ait olduğunuz yerin ne kadar farklı olduğunu görürsünüz. İlerleme sağlamak için de elinizde bir takım veriler olmuş olur.

Buraya taşıdığım ilk zamanlardan beri dikkatimi çeken, engellilerin ve yaşlı insanların durumudur. Toplumun alil ve acizlerine, çok ciddi oranda ihtimam gösteriliyor. Otobüslerde, engelli araçları için, rampayı bırakın ayrıca asansörler de var. Yani akülü arabasıyla durakta bekleyen bir insanın yaşayacağı herhangi bir zorluk yada tehlikeli duruma karşı, otobüs şoförü bizzat inerek şahsa yardımcı oluyor. Şahsı tekerlekli sandalyesi ile birlikte otobüsün asansörüne bindirip içeri alıyor.

Sadece bununla kalsa iyi. Alışveriş yapılan marketlerden tutun işyerlerine kadar , tüm dükkanların giriş kapılarında engelliler için otomatik kapı düğmesi var. Basıldığında kapı kendiliğinden açılıyor.

İş yerlerinin önünde de, hakeza engelli araçları için park yerleri mevcut. İstisnasız abartmadan söylüyorum, bir tane bile engelli olmayan kişinin bu parkları kullandığına şahit olmadım. En büyük alışveriş merkezlerinin umumi parklarının en yoğun olduğu zamanlarda bile, “İşim acele hemen girip çıkacağım” diyerek aracını engelli yerlerine bırakan bir kişi bile yok.

Engelliler de diğer insanlar gibi hayatlarını rahat bir şekilde sürdürüyorlar. Çünkü toplum, onları içine sindirmiş ve bu sistemle birlikte onları kabullenmiş. Medeniyetin ilerlemesi ekonomiyle olmuyor maalesef. insanlar iyi olurlarsa ekonomi bununla beraber iyileşiyor. Hükumetlerin etkisinden söz etmiyorum. Onlar ayrı yazı konusu. Ekonomisi iyi olup, medeniyet noktasında zayıf olan orta doğu ülkelerinden batıya doğru gerçekleşen, muazzam büyüklükteki göç bunun apaçık göstergesi. Para var, ama huzur yok. Yollar var ama güvenle yapılacak bir yolculuk şekli yok. Evler binalar var ama içinde sevgi ve şefkatten eser yok.

Batılılar ise; Hayvanlara yapılan muamele, trafiğin işleyişi, çalışma şartları ve çalışma şekli, iş güvenliği, ifade hürriyeti, basın özgürlüğü, ırkçılık vs. aklınıza gelebilecek neredeyse tüm insani problemlerini çözmüşler.Bakmayın büyüklük kompleksi taşıyıp bunun üzerinden hamasi nutuklar atanlara. Gezin, görün dünyayı.Ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Formüllere, denklemlere gerek duymadan, sadece içinizde ki en insani duyguya seslenen insanlarımız var aslında. Bir gün bir şair ve yazarınız çıkıp ; “O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…”(1) diyor. Siz o zaman anlıyorsunuz neden gittiklerini. Uzun yıllar önce gitmek zorunda bırakılan, sonra ise gitmesine dahi izin verilmeyip öldürülen bir başkasıİyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demekmiş. Bende bu fena cevher fazla miktarda mevcutmuş. Belki herkeste var. Fakat insan olan onu söküp atmasını, yahut boğmasını biliyor. Dokunmadan bırakmak, bir gün başını kaldırmasına meydan vermek olur.” diyor. O zaman kaybettiğiniz bir başka kıymet görüyorsunuz karşınızda.

İnsani yanlarımızı ,şeytani yanlarımızın hükümranlığından kurtarmadan, hiç bir şey düzelmeyecek. Buna kemale ermek diyorlar eskiler. İnsan kemale erdi mi terakki kaçınılmaz olur. Kemale ermek için ise  ilkin insan olduğunun farkına varmak gerek.

Sağlıcakla kalın.

 

 

(1)” Yaşar Kemal, “Demirciler Çarşısı Cinayeti”

(2) Sabahattin Ali “İçimizdeki Şeytan”