Ardınızda ne bırakacaksınız?

Bir an kendi ellerinle, geçmişini depoladığın bir Hard Disk’in hafızasında ne var, ne yok hepsini tek tuşla sildiğini düşün . Yedeğinin de olmadığını farz et. Hiç bir şey kalmayınca ne hissederdin?

İlkin onları geri getirmek için maliyet ne olursa olsun ödemeyi düşünürdün. Maliyeti fazla gelirse, kendi çabalarınla kurtarabildiğini kurtarır sonrası için ise üzülmeye devam ederdin. Ya sonra? Koca bir maziyi, bir tuşa feda etmek ne kadar basit öyle değil mi?

Bundan uzun yıllar sonra, kaybettiğim için pişmanlık duyacağın yazılar, anılar, resimler, notlar…Belki yeniden başka şeyler yazılabilir fakat, zamanında yazılmış yazıların tadını verirler mi?

Bu hafta, tam da böyle bir şey yaşadım. Bilgisayarımın Hard diski bozuldu. Gidip yerine yenisini aldım. Windows yazılımının orjinalini kurmak için başka bir bilgisayardan başlangıç diski oluşturmam gerekiyordu. Bunun için ise bir anlık gafletle,tüm verilerimi depoladığım harici hard diski kullandım. Sonra ne mi oldu? 1 Terabaytlık Hard diski biçimlendirmiş oldum. Yani sildim. Windows kurulduktan sonra meseleye uyandım ama artık iş işten geçmişti. Tüm veriler silinmiş. Yazılar, notlar, resimler vs. Aklınıza gelebilecek tüm verilerim gitti. 2 gündür kurtarmaya çalışıyorum.Gece yarılarına kadar uğraşmam,alternatif programlarla yeniden tarama denemelerinde kaybettigim zaman yanıma kar kaldı. Kurtarabildiklerim kurtuldu, gerisi sizlere ömür.

Sonra oturup kendi kendime düşündüm Bunca şeyi depolamanın manası neydi ki? Hem yıllar sonra yeniden, yeniden, bir daha, bir daha sürekli yedeklemek gerekecekti. Yazdıklarımın tümünü bir deftere yazsaydım,fotoğraflardan en sevdiklerimin ise baskılarını yapıp saklasaydım daha iyi olmaz mıydı?

Mesela 100 yıl önce, kağıda basılmış resimler hala taptaze olarak karşımızda duruyor. M.Ö. bilmem kaçıncı yüzyılda Mısırlılar tarafından kullanılan, M.S. 500 yılına kadar da Romalılar tarafından kullanımına devam edilen, papirüs örnekleri bile günümüze ulaşmış durumda. İncil, Tevrat ve Kuran-ı Kerim nüshalarını saymıyorum bile. Biraz daha ilkel olana gidelim; Sümerler den bugüne binlerce yıl geçmesine rağmen yazdıkları tabletler hala duruyor ve okunuyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Biz ise şuan, 15 yıl önce ki VHS kasetleri açıp izleyemiyoruz. Çünkü ,video oynatıcılar yok.Hani o üst kapağını söktüğümüz ve aletin icindeki dönen cismi yeni basım para banknotlarıyla temizlediğimiz VHS kaset oynatıcıları çoktan çöp oldular .

Zamanın neresindeyiz ve olduğumuz yerde ne kullanmalıyız? Bunu ciddi bir şekilde sorgulamaya başladım. 100 yıl sonra eldeki imkanlar ne olacak? Robot teknolojisi, ışınlanma, hologramlar, yapay zeka, zamanda yolculuk vs. ne seviyede insanoğlunun karşısına çıkacak?Bilgi denilen şey nerelerde depolanacak ve hayata nasıl yansıyacak bilmek zor. Fakat en modern, aynı zamanda da en ilkel teknik olan kağıda yazmak, yapılanları kağıtlara düşürmek kişisel dünyamız adına en sağlıklı yol olacak gibi.

Başlığa döneyim.Ardınızda ne bırakacaksınız? Asıl soru bu işte. Koca koca Serverler ile yığın yığın bilginin depolandığı hafıza kartları mı? Yoksa birkaç tomar kağıt mı? Size kalmış.

Bana kalırsa güvenliği sağlanmış onca server, İnternet ağı,bulut teknolojisi vs. bir gün, bir tuşla çökebilir diye endişe etmeliyiz.

Anlık olarak aklımdan geçenler bunlar. Zihnim çok dağıldığı için detaylandırmakta zorlandığım bir konu bu. İşin bana bakan yönüyle hülasası şu; defterler benim en sadık dostlarımdı. Bir sürü defter bitirmiştim şiirlerle, anılarla. Yine onlara döneceğim sanırım. Kimse için değilse bile, günün birinde kızlarım yada oğullarımın ellerinde bana ait dokunsal bir nesne olması onların en büyük hakkı diye düşünüyorum. Bizden yarınlara kalacak entellektüel mirası, kağıtların üzerinde, en somut haliyle bırakmalıyız.

Sağlıcakla kalın.