Biliyorum biliyorum.Bazen ben bile kendimi özlüyorum. Onlarca uğraşın, hayat telaşesinin içinde debelendikten sonra, kendimi kaybediyorum. Bunu anladığımda ise ; “ulan kerata, çok özledim ben seni , kendine gel arada. Uğra bazen. Hiç uğramıyorsun, arayıp sormuyorsun. Kayıp kayıp geziniyorsun bilinmezliklerde. Kayıp düşersin sonra bir yerlerde …” diyorum. Şaka şaka böyle uzun cümleler kurmuyorum ama sesli düşünüp sonra bu düşünceleri dinlediğim oluyor.
Sahiden kendimi özlüyor olabilir miyim? Olabilir. Kendimi bulduğum yerlere uğradığımda mutlu oluyorum. Çünkü oralarda, hep sevdiğim şeylerden parçalar oluyor. Çizgiler, şekiller, notalar, kelimeler, kitaplar, enstrümanlar,şakalar oluyor.İşte o zaman mutluluk pozları veriyorum. Fotoğraf çekenlerin hatırına verilmiş bir gülümseme şeklinde pozlar değil, kendime döndüğüm için,öyle olmayı sevdiğimden verdiğim pozlar.Yanaklarımı sıkasım, kollarımı ısırasım geliyor. Bu coşkunun kaynağı ne ola ki? Kendime geldiğimden, kendimi belki de bir anlığına olsun sevdiğimden de olabilir…
Bugünlerde beni kendime getirmeye yarayacak bir grubum var.Başında deneyimli bir yazarın olduğu, genç yazarlar kulübü tarzında bir oluşum.Yazarlık ve yazma ile alakalı dersler oluyor. Haliyle ödevler, çalışmalar vs. 8 hafta boyunca sürmesini planlıyoruz. Bu grubun,yazma ile ilgili eksik kalan yanlarımı tamamlama konusunda, bana önayak olacağını düşünüyorum.Ögrenciliğim iyidir.Bunu da en iyi ögretmenlerim bilirler.
Bunun yanı sıra,şu günlerde farklı eyaletler arasında mekik dokuyorum.Ontario ve Quebec arasinda gidip geliyorum.Dün de Montrealdeydim. Şu diyaloğu hatırlarsınız. Hani olimpiyatların olduğu yer var ya,
İşte oradaydım. Mevsim kış,hava biraz soğuk ama,şehir güzel.
Birkaç güne Albertaya döneceğim. Dönmeden önce Torontoda bulunan meşhur Niagara Şelalesinden birkaç kare resim çeker sizinle paylaşırım.
Şimdilik bu kadar.
Sağlıcakla kalın.