İstek Üzerine Tavsiye Birkaç Kitap

Sevgili takipçilerimden birine söz verdiğim üzere, acizane olarak okunmasını tavsiye ettiğim kitapları yazmak üzere bilgisayarımın başına geçtim.Bu kitapların, ortaokuldan sonra her insana mutlaka okutulması gerektiğini düşünüyorum.Bu yüzden öncelik sırasına göre ilk birkaçını yazmayı uygun buldum.

 Aklıma gelenlerin başında Zweigh kitapları var aslında . Zweigh, benim için hikayeleri ve romanları ile farklı bir yerdedir. Kitap listelerinin başından hiç inmeyen “Satranç”, Bilinmeyen bir kadının intihar mektubu, Amok Koşucusu, Bir Kalbin Çöküşü gelir. Okumadıysanız hala, “Satranç” başlangıç için iyi bir giriş olabilir. Yine okumanın yanında “Youtube’da Okan Bayülgen’in kitabı seslendirdiği bir video mevcut. Sizler için aşağıya ekliyorum.

Benim okuduğum Zweig kitaplarında ,Peyami Safa’nın kadın kahramanlarına benzer, aynı güçlü karakterde kadınlar kullanmış. Halide Edip’in kadınları da güçlüdür. Halide Edip’in kendisinin kadın olması hasebiyle bu durum anlaşılabilir de, kadın dünyasına bu şekilde güçlü kadın kahramanla iş yapan Peyami Safa ve Zweig şaşırtır beni.Buna son dönem de Serenad kitabında kullandığı kadın karakteri ile Livaneli’yi de ekleyebiliriz. O kadınlar tıpkı benim şu hayatta az çok tanıdığım güçlü bir kadına benzer. Kadınlık dünyasıyla giriş yapmamın nedeni aslında tavsiye edeceğim kitapların güçlü karakterlerinin kadın olmasından kaynaklı. Özel kadınlar.

“Clarissa” örneğin. Zweig bu kitabı maalesef bitirememiştir. Ölümünden sonra yarım kalmış haliyle yayınlanmıştır. Ama Clarissa’nın yarım kalmış olması bile onu okutmaya engel değildir. Zira o da muhteşem bir eserdir.

Zweig’in iradesi ,faşizmin ülkesine ve tüm Avrupa’nın üzerine bir karabasan gibi çöküşü ile devre dışı kalmış ve Zweig’i acı bir sona, intihara sürüklemiştir.Umutsuzluk girdabı, hiç yabancı olmadığımız bir kavram. Oysa Zweig, Buenos Aires’e vardığında onu karşılayan devasa kitle onun intihar etmemesi için yeterli olmalıydı. Buna rağmen kimimizin de yapamadığı gibi, rotayı bir daha dönüşü olmayan bir yere çevirmiş aramızdan hazin bir şekilde ayrılmıştır. Zweig gibi düşünenlerimiz az değildir şimdilerde. Önümüzde ki yıllarda da çok olacağa benziyor maalesef. Yine  de Nazım’ın dediği gibi “Yaşamakta ayak direteceksin, Belki bahtiyarlık değildir artık.Boynunun borcudur fakat, düşmana inat bir gün fazla yaşamak” demeli. Ayak diremeli yaşama tutunmak adına. Atilla İlhan’ı  “Sevmek için geç, ölmek için erken”, Cemal Süreya’yı ise,  “Her ölüm erken ölümdür.” satırları ile anmadan geçmeyelim.

Daha önce hakkında yorum yazdığım Zülfü Livaneli’nin “Son Ada” kitabı ile kısaca değinip geçtiğim “Serenad” kitabı okunmadan geçilmemelidir. Bunun yanı sıra “Huzursuzluk” kitabı da çok tavsiye ediliyor. Bugünlerde onu okumaya başlarım bende. Hatta dilerseniz birlikte de başlayabiliriz. Bana kalırsa bizim coğrafyamızda yaşayan herkesin, önyargılarından arınarak, sadece vicdanını ve zihnini kullanarak okuması gereken eserler bunlar. Merhum usta Yaşar Kemal, Livaneli’nin “Son Ada” romanı için “Zülfü büyük kapıdan, bu romanıyla girmiştir” diyor. Son ada distopik bir eser olduğundan, az çok önümüzü görmemize de yardımcı olur. Distopyalar da malum, toplumların , politik, teknolojik, ekonomik ve dini problemlerine dikkat çekiliyor. Benzer bir eser George Orwell’in “1984”  romanıdır. Bu kitapların yazarlarının öngörülerinin şuan da tutmuş olması sizi ziyadesiyle şaşırtabilir ancak bence şaşırmayın. Hepimiz o romanlarda zaten birer figür olarak rolümüzü yapıyoruz.  Tabi bana kalsa, ben “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” yaşamak isterim. O da bir ütopyadır işte. Gerçekleşmiş midir? Kesinlikle. Umarım Finlandiya’ya gidip gördüğümde oradan bu yazıya atıf yapar, yeni bir değerlendirme yazarım bir gün.

Öte yandan Aziz Nesin’in “Zübük” eseri. Mutlak surette okunmalı. Kemal Sunal’ın oynadığı “Zübük” karakteri, kitabın yanında biraz daha sadeleştirilmiştir. Kartal Tibet’in yönetmenliğini yaptığı filmde ,film sektörünün gereklerinden kaynaklı olarak, sürekli Zübük’e vurulmuş ancak, Zübük’ü yukarı taşıyanlarında ne mal olduğu, kitapta açık seçik ortaya konmuştur. Çok seveceğiniz bir eser. Okurken Kemal Sunal’ın sesini mi duyarınız, başkasının mı bilmem ama, Zübük’ün size çok tanıdık geleceğine kalıbımı basarım.

Size Tavsiye edeceğim kitapların içerisinde, yine çerez tadında bir kitap söyleyeyim. İranlı yazar, Samed Behrengi’nin  Küçük Kara Balık kitabı. Hala İran’da yasaklı olduğu söylenen bu kitap 1980 ihtilalinde Türkiye’de de yasak yemeyi başarmıştır. Şimdilerde serbest olsa da ,yarın akıbetinin ne olacağı meçhul. Siz şimdiden okuyun. Zaten kısacık bir şey. Üzerinde düşünürseniz uzun gelebilir tabi. Okuma ile anlama düzeyinizi George Orwell’in Hayvanlar Çiftliği düzeyinde tutun, yani pür dikkat ve detayları atlamadan.  

Son Kitap ise Teneke yada Reşat Nuri’nin Acımak isimli kitabı. Bunları, yukarıda bahsettiğim diğer eserleri okuduktan sonra okumak daha bir anlamlı olur. Sıranın takip edilmesi demek;  bir nevi hastalığın tanısı, evreleri ve nihayet  tedavi için uygulanacak reçetesini yazmak şeklinde; bir mantık örgüsü  kurmak demek oluyor.

Sonuç olarak ne okumalıyız diyorsanız; Yazıda adı geçen eserlere başlayın vakit geçirmeden.Sizlerinde tavsiye edeceğiniz bir kitap varsa, her zaman söylediğim ve sizinde yazmadığınız halde yine de bekliyorum 🙂

Umarım istifadeli olur. Sağlıcakla. İyi okumalar.

Not:I’m not feeling right now but I’ll try again.

Bir Müzik.

Bir Kitap