Hep aynı kelimeleri kullandığımı fark ettim bir süre önce. Hep aynı yerler, aynı kişiler ve aynı sözler. Başka herhangi bir sözcük, nesne yada kişi yokmuş gibi etrafımda.
Bu his bana yazmayı bıraktırmaya çalışan sinsi bir düşman gibi. Sevdiğim ne varsa onları yazmak güzelliğinden beni mahrum bırakmak isteyen bu duygu, daha iyisini yapabilmek için mi kamçılıyor beni yoksa boşa çabaladığımı bana ispatlamak için mi ? Emin değilim. Bu hal kalbimin orta yerinde bir boşluk oluşturuyor. Kapakları açılmış bir baraj gibi boş. İnceden inceye kendi halinde akan bir dere gibi.
Ölüyorum galiba. Kendi kendimi öldürüyorum. Yaşam denizinde yüzmeye çalışırken yuttuğum tuzlu sular beni boğuyor. Köpek balıklarına denk gelmiş olmasamda henüz, boğulmaktayım. Bu olmamışlık , bu yarım , bu killi toprağın altında kül rengine dönmüş hayat .
Ne yapmalıyım , neresine tutunmalıyım duygularımın. Neresinden toplamaya başlamalıyım bana vaad edilenleri? Yada terk mi etmeliyim tüm beklentilerimi? Hayata dair sadece sürprizlere mi kollarımı açmalıyım? Hallerimi kendim de anlamıyorum. Galiba kendimde ellerimi çekip bir süre rahat bırakmalıyım kendimi.
Hayat insanın kendisinde görmek istedikleri ve peşinde koşturdukları ile daha zor hale geliyor. Konuyu nerden buraya bağladım bende farkında değilim. Geri dönüp yazının tamamını okumaya da mecalim yok. Sadece yaşamaya çalışmak, böyle bir şey olsa gerek. Ne önüne ne ardına bakmadan, bu serüveni tamamlamaya çalışmak. Son noktayı koyuncaya kadar yazmaya çalışıp, kim okuyacaksa ona güvenmek demek. Vaktini israf ettiklerinden de özür dilemek de dahil.. Kabul edilmesini istemediğimiz, sorumluluğunu boynumuzda ömür boyu taşıyacağımız özürler bundan müstesna. Onlar boynumuza borç.
.
Bazen dibe indiğini düşünür insan. Yüzeye çıkıp kendini dalgalara bırakıp kendi enerjini kullanmadan denizin doğanın enerjisini kullanıp kısa bir dönem de olsa oluruna bırakmak duyguları ve bedeni toparlar. Nacizane derim bırakın arada bir akışa. İnsan sürekli üretemez. Arada bir nadasa bırakmak gerek diye düşünüyorum. Sağlıkla, iyilikle kalın. (eski bir öğretmenin yaşam notlarından)
BeğenLiked by 1 kişi
Nazik yorumunuz için teşekkür ederim öncelikle. Her dibe vurduğunda çıkamayacağını düşünüyor ya insan, orada işte çırpınış başlıyor. Kaybetme korkusu, kaybolma korkusu, tutkularını bir daha bulamayacağı endişesi ve içsel ölümün ayak sesleri bu telaşa neden oluyor bende. Kim bilir belki haklısınızdır. Belki de kaybetme korkusuyla yüzleşmem gerek şu saatten sonra. Akışına bırakmayı denemem lazım. “Yaşayalım gitsin” diyemiyorum bir türlü, bunu başarmam lazım.
BeğenBeğen
Genellikle korkuların sebebi etrafınızda zorlandığınnızda (bu iş bende, sen bunu düşünme) diyen bir yakının olmamasıdır. Hata yaparsam tekrar başlarım korkusu, boşa çaba korkusu bende de vardır. Size yazma sebebim bazen ne yaparsan yap istediğin çabayı yap olmaz. Yani orada bırakmak lazım gelir. Zorlandığınızı hissettiğim için yazdım nacizane. Selamla. İyi günler.
BeğenLiked by 1 kişi