Haftanın kitabını seçmeye çalışırken, karar vermem de etkili olan iki şey oldu.
Birincisi Stefan Zweig’in şahsı ile ilgili (bu soyadı da her seferinde yazmak bana zulüm). Karısı ile birlikte intihar etmeden önce tamamladığı son kitabının “Satranç” olduğunu öğrendim.Kitabın ön sözünde intiharına gerekçe olarak, Avrupa’nın içinde bulunduğu duruma dayanamayarak intihar ettiği yazılmış.
İyi de, zaten daha önce Nazi baskısından dolayı yaşadığın yurdunu terk etmişsin, en az benim kadar yol tepip Brezilyaya kadar gitmişsin, sonrasına gerek var mıydı? Diye sormadan edemedim. Yazarın biyografisini daha önceden okumadığıma doğrusu pişman oldum bile denebilir. O kadar deneme,şiir,roman ve öykü den sonra, açıkçası intihar etmiş olması bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Hele bir de karısıyla birlikte intihar etmiş olmaları var ki, oda ayrı bir değerlendirme konusu. Bunun için eşini çok seven bir kadınla ,”Kocanla birlikte intihar edebilir misin?” diye soruyla başlayarak konuşmak gerek. Eşiyle birlikte intihar etmeleri noktasında söylediğim şeyler yavan kalıyor ama, nasıl bir ruh portresi olduğunu, nasıl bir motivasyon yada düşünce karmaşası yaşadıklarını çok merak ediyorum. Belki de görünüşte basit bir neden olan, çok fazla hümanist olmaktan kaynaklanıyordur.Bilemiyorum.
Önsözde bir cümle var ki o da farklı bir bakış, kendimi mi buldum, yoksa bir an öyle mi hissettim bilmiyorum. Diyor ki; Bir yanda yalnızca Almanya da değil, dünyanın 4 bir yanında kitlesel kıyımlarıyla Nazi rejimi yer alırken, öte yanda sürgünde var olabilmeye ilişkin korku ve kuşkular vardır. Büyük bir uçurumdur. Zweig in yaşamını ve yapıtlarını belirleyen tam olarak budur.”İntiharını da belirleyen bu olmuş. Evlerden ırak!
Karar vermemde etkili olan ikinci neden de şuydu; “Satranç” en üstteydi!
Hülasatül hülasa, Stefan Zweig he bir şans daha vererek satranç kitabını okumaya karar verdim. Birazdan başlayacağım sanırım. Yarına da vaktim müsait olursa, konuyu değerlendirme adına birkaç satır daha yazmaya çalışırım. Benim de anlatmaya ihtiyacım var. Yoksa 100 gram şeker için 5 kilo keçiboynuzu yemeyi bende istemiyorum. Yalnızlık zor zanaat. Hani, “Kuduz bir köpek kadar yalnızım ”diye başlayan bir şiir vardı ya. Ondan işte.
Vesselam…