Cumartesi akşamı ilk kez sahne alacağım salon. Ne çalacağıma, hangi türküyü seslendireceğime henüz karar vermedim ama, ne çalarsam çalayım besteye, güfteye bakmaksızın Kanada’lıların bağlamayı seveceklerini ümit ediyorum. Neşet Ertaş “Bir türküsü olan insandan kimseye zarar gelmez” diyor. O akşam bende türkümü söyleyeceğim. Kırık dökük hikayemin türküsünü seslendireceğim ilk kez. Dilini anlamasa bile, insanların, duygunun dili olmadığını hissedeceklerini düşünüyorum.
Hani bazen hiç tanımadığınız ve ilk kez gördüğünüz birisinin, yaşadıklarının ağırlığını omuzlarında taşıdığını hissedersiniz ya. O insan hiç bir şey anlatmasa bile siz anlarsınız ne ağır yük taşıdığını. Bu nereye giderseniz gidin böyledir. Keder yüklü insanların ruhu etrafına bir duvar örer. Bağlama dediğiniz enstruman da öyle bir ağırlık taşıyor sanki. Elime ne zaman alsam bir gamdır, bir keder yumağıdır sanki ,sarıp sarmalıyor bedenimi. İlk doğru düzgün çalmaya çalıştığımda ve çaldığım türküye annem ağladığında hissetmiştim bu ağırlığı.
Annemi anmak büyük özlem dağlarını benim sırtıma yüklese de onun ki kadar ağır değilimdir. Bu hasretler uzun sürdükçe daha da ağırlaşacak belli ki. Neyse, Aziz Vefa, ben müsadeni isteyeyim. Daha gidilecek uzun yollar, söylenecek türküler var.