Bir “Sabahattin Ali” romanı

WhatsApp Image 2018-09-05 at 6.36.57 AM

Müzik: Zeynep Bakşi Karatağ- Kıyamadığım (Söz: Sabahattin Ali)

 

İnternet üzerinden kitap satan sitelerde en çok satılanlar arasında dikkatinizi genelde iki kitap çeker.Birinin “Kürk Mantolu Madonna”  diğerinin ise “Kuyucaklı Yusuf” olduğunu  görürsünüz. İkisinin de yazarı edebiyat dünyasında iz bırakan bir isimdir. Bunun yanında “

  • Edip Akbayram – Aldırma Gönül Aldırma.
  • Zülfü Livaneli – Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz.
  • Ahmet Kaya – Geçmiyor Günler.
  • Zülfü Livaneli – Leylim Ley.
  • Sezen Aksu – Çocuklar Gibi.
  • Ahmet Kaya – Kız Kaçıran.
  • Nükhet Duru – Melankoli.
  • Ahmet Kaya – Kara Yazı…
  • Mustafa Kaya- Çocuklar Gibi…

gibi birçok şiiri bestelenen ve bestelenen bu şarkıları dillere pelesenk olan bir şairdir o. Sabahattin Ali’dir bu şair ve yazar, aynı zamanda sanat adamı. Yazdıklarıyla, bugün ki gibi ,”Cahil halkın ferasetine güveniyoruz” diyen sözde eğitimci ve aydın birilerinin aksine, insanımızın aydınlanmasını savunan, cehaletle mücadele etme adına gayret gösteren, özü sözü bir olan hakiki bir aydınımızdır.

İdeolojisiyle düşünce dünyasında neler olup bittiği konusunda kendisi ile birebir örtüşen düşüncelerimiz olmasa bile, o bize dair yazdıklarıyla yaşadıklarıyla bu toprakların bir çocuğudur. Cumhuriyet döneminden itibaren dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış, öldürülünceye kadar hep gözler üzerinde olmuştur. Kimilerinin kendisini çekememesinden dolayı, kiminin ise hala şimdilerde olduğu gibi kendisini jurnallemelerinden dolayı müteaddit defalar hapis yatmış birisidir. Birde devlet paranoyası var. Orası daha karışık. Kendisini düzeltmeye çalışan, farklı düşüncelerde olan aydınlarından istifade etmek yerine, onlara sürekli çile çektiren ve sopa olarak kullandığı adalet mekanizmasıyla çile çektiren, ilk çağlardan kalma bir devlet anlayışı… Bu halk uğruna hapis yattığı için ona borçlu sayıyorum kendimi. Özellikle okuduğumda kendimi çok kötü hissettiğim “Kuyucaklı Yusuf” romanından dolayı.Her çaldığımda, beni dağıtıp kıran “Leylim Ley” şiirinden dolayı şükran ve minnet borçluyum.

Yazdıklarını okuduğunuz da güzel bir toplum inşa etmek için nelerin olması ve nelerinde olmaması gerektiğini anlattığına şahit olursunuz. Belki de yaptığı yanlıştı kim bilir? İktidara dokunmadan, onların şakşakçılığını yapıp gül gibi yaşamak vardı ya ne güzel!!! Sabahattin Ali de böyle düşünmüş zaman zaman. Her zor durumda kaldığında kendi kendine söylenmiş; “Bir daha etliye sütlüye karışmayacağım”. Ama bunu bir türlü yapamamış. Onurlu duruşuna ters bulmuş. Durup şöyle bir düşününce diyorsun ki; sadece kendisi için mi yaşamalıydı?” . Ama o zaman da o, Sabahattin Ali olmaz, Barlas ailesinden biri gibi olurdu. Aynı şey Nazım Hikmet’in de başına gelmiş. “Piraye’ye Mektuplar’ı” okuduğunuzda onunda nasıl saçma nedenlerle yıllarca hapis yattığına şahit oluyorsunuz.

Gelelim bu kitabın konusuna. Kitabın metodu, dili, anlatım yöntemi üzerine konuşmak istemiyorum. Bu kitap, adı üstünde “Bir Sabahattin Ali Romanı”. Sabahattin Ali’nin hayatı olarak okudum ve o yönüyle değerlendirdim sadece. Ülkeme dair bir utanç anısı olarak, tarihe geçmiş hazin bir sonu anlatacak diye, başından sonuna kadar gerginlikle okudum. Hak etmedi bu şekilde ölmeyi, hak etmiyoruz böyle ucuz ölmeyi. Ne devlet eliyle, ne bir klik eliyle, ne de bir insan eliyle. Yaşamak güzel şey. Ölüm korkusunu tatmayanların anlayamayacağı, muhteşem bir hazine. Yoruyor insanı böylesi hayatların heba edildiğini bilmek. Yarınlara dair olan umutlarını köreltiyor bir yerde de. Yine de bilmek, en doğrusu.Bulabilirseniz okumanızı tavsiye edeceğim güzel bir kitap. Sabahattin Alinin kitaplarının serüvenlerine de şahit olduğunuz için daha bir tatlı geliyor insana.

Hepten karamsar olmanın alemi yok.Yer yer muzip anılarda yok değil.  Örneğin; Markopaşa olarak başlayan derginin, kapatıldığında Malum Paşa olarak devam etmesi, Markopaşa’nın yayın yasağı kalkınca eski derginin Merhum Paşa olarak son kez yayınlanıp daha sonra yayın hayatına son vermesi vs. sadece komik anılardan bir tanesi. Kapatılan bu derginin “öküz paşa”, “7-8 hasan paşa” vs .bir sürü paşa ismiyle çıkması da doğru olduğuna inanılan bir düşüncenin ne yapılırsa yapılsın engellenemeyeceğinin göstergesi.

Sabahattin Ali ,25 Şubat 1907 de doğmuş, Eğridere’de  2 Nisan 1948 günü öldürülmüştür. Her yıl öldüğü gün olan 2 Nisan’da  onu hatırlayabilecek olmak, bana bu kitaptan kalacak olan önemli bir hatıra.

Son söz ;

Bize adamın kendisini değil, savunduğu fikri unutmamamız söylendi. Çünkü bir insan başarısız olabilir. Yakalanabilir, öldürülebilir ve unutulabilir ama bir fikir 400 yıl sonra bile, dünyayı değiştirebilir.(V For Vendetta)

Sevgiyle Kalın…

KIYAMADIĞIM

Hey bir zaman bakıp bakıp
Seyrine doyamadığım!
Şimdi gurbette bırakıp
Sesini duyamadığım!

Evde kapanıp kaldın mı?
Seyrana çıkıp güldün mü?
Başkalarının oldun mu?
‘Benimsin!’ diyemediğim!

Akıtıp gözüm yaşını
Hatırlarım gülüşünü;
Kıvırcık saçlı başını
Göğsüme koyamadiğım!

Dik yamaçların selisin,
Sen benden daha delisin,
Şimdi kimlerin kulusun?
Başını eğemediğim!

Nasıl vurgunum bilirdin,
Niçin benden yüz çevirdin?
Kimlerin koynuna girdin?
Öpmeğe kıyamadığım!

Sabahattin Ali