Resimlerle ,Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi” kitabı

Kimi yazarlar kelimelerle, çorak ve hayat emaresi olmayan bir coğrafyaya can verir . Ağrı dağı efsanesinde, uçsuz bucaksız ovaya, çorak mı çorak dağların uzandığı bir coğrafyaya hayat vermiş Yaşar Kemal. Bu coğrafya da hikayeden çok bir şey yok. Bir de, uçsuz bucaksız ovalar, başı pare pare dumanlı, çıplak dağlar var. Tarihin en kanlı savaşları ile en namlı sevdaları hep burada yaşandığından, kimi destan olmuş, kimi efsane,kimi de dengbejlerin dilinde bir klam.

Kürtlerin yaşadığı coğrafya da mevsim hep kış, baharı ve yazı ise tadımlık. Hal böyle olunca sevdalara da sirayet etmiş bu kısa ömür. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine tarzında hadiseler pek yok yani. Evdal’e Zeynike’nin, Mem ile Zin’in, Feqiye Teyran’nın hikayeleri hep bu türden hicran dolu hikayeler.

Sınanma ve kınanma gibi en zorlu yollardan geçtikten sonra, nihayet destanı yazılmış sevdalardan birisi anlatılmış bu kitapta. Ahmed ile Gülbahar’ın hikayesi. Hikayenin geçtiği bölgeyi iyi bilirim.Bahsi geçen aşiretleri,geleneği,örf ve ananeyi, dengbejleri, o dönem yaşamış aşiret beylerini tanımak, benim için daha anlamlı kılıyor bu kitabı.

2014 yılında da hikayenin geçtiği İshak Paşa Sarayını da ziyaret etmiştim. Ziyaret esnasında çektiğim resimlerin bir kısmını sizinle paylaşıyorum. Hani kitaplarda tasvir edilen yerleri hayalinizde kendiniz canlandırırsınız ya, bu da size o konuda kolaylık olsun diye yaptığım küçük bir yardım.

Eğer imkan bulursanız bence mutlaka İshakpaşa Sarayını ziyaret etmelisiniz. Zindancı Memo’nun kapısında durduğu saray zindanını, Gülbaharın içeriden yemek taşıdığı saray mutfağını, Ahmede Xani’nin türbesini, Doğubeyazıt’ın Ağrı dağına bakan uçsuz bucaksız düzlüğünü,başı her daim karlı Ağrı dağını. Sonra asyanın gözü Van gölünün etrafını, hoşaf kalesini, Van kalesini, Süphan dağını, Ahlat’ı, Ahlattaki o tarihi mezarlıkları kümbetleri,dünya gözüyle görmelisiniz. Asırlara meydan okuyan dengbejlerin seslerini kulaklarınızla duymasanız bile ruhunuzla duyacaksınız emin olun. O dengbejler ki sesleriyle koca bir tarihi, kahramanı,aşığı, destanı ve savaşıyla bu günlere taşımışlardır.

Ağrı Dağı Efsanesi sıkılmadan okuyacağınız güzel bir kitap. Dönem dönem gücü elinde tutanların yaptığı baskı ve zulümlerin, en çok sevdaları vurduğunu bir kez daha görmek, daha ziyade etkiledi beni.

Toplumcu bir yazar olan Yaşar Kemal kitapları aslında her evin kütüphanesinde olmalı ve hatta baş ucu eserler olmalı. Neden derseniz, zayıf olan halkın güç karşısında ki acizliğini, ezilmemek için neler yapması gerektiğini en yalın dille anlatan pek fazla yazar yok. 91 yaşında vefat eden yazarın yaklaşık bir asıra tanıklık ettiğini de göz önüne alırsak bizi ne kadar iyi tanıdığını da anlamış oluruz.

Sağlıcakla Kalın

ALINTILAR

‘Sen bu ata layık değilsin Paşa. Sen insanlığa layık değilsin Paşa…’ 

“Ne istersem verir misin?”dedi.
“Veririm.”dedi Gülbahar,tok,inanmış,güvenli bir sesle.”Veririm.”
“Saçından birkaç tel isterim.”dedi Memo. 

“Biz hep böyle, her şeyde birlik olursak, kimse bize diş geçiremez. Bize dağlar, şahlar dayanamaz. Hiç kimse… Yeter ki böyle birlik olalım.” 

” Zindanın derdini belasını onun kadar bilen çok az bir kişi varmış. Ne olursa olsun bu zindana bir göz deliği bırakacağım. Ne olursa olsun, dünyada ilk olarak, benim yaptığım zindanın karanlığına pare pare ışık düşecek. Ve hiç bir zalim benim yaptığım ışık ocaklarını tıkayamayacak, söndüremeyecek… “

“Kadim bir gelenek vardı. Bir delikanlı bir kızı kaçırıp da bir eve sığındığında, kızın babası kim olursa olsun, sığınılan evin sahibi kızı ona veremezdi. Babasının rızasını ne pahasına olursa olsun alır, başlığını verir, düğününü yapardı. Böyle kaçırılmış kızlar yüzünden çok kan dökülmüştü. “

“Atı getirtsem mi? Sofinin, Musa Beyin canını kurtarsam mı? Ama atı bizimkiler vermezler. Verseler ben zindandan çıkınca onların yüzüne nasıl bakarım? Bir canından korktu da hak armağanı atını Paşaya geri verdi, derler. Kimsenin yüzüne bakamam.” 

“Kısas kıyamete kalmaz. “

” «Paşa, Paşa,» dedi, «burada sizinle üç gün, üç gece döğüşürdüm ama, ne fayda… Ben yeryüzünden alacağımı aldım. Dünyaya doymuş gidiyorum. Birkaç insan öldürmüşüm ne çıkar. Senin birkaç kulunu öldürmüşüm, değil mi? Hepiniz sağlıcakla kalın. Kalanlara, dostlara, bizi sevenlere, sevmeyenlere selam olsun.» 

” Bir ömürde kırk günlük bir mutluluk… Ölene kadar bütün sevinci bu olacaktı . Kırk günlük bir sevinç… “

” Sen Osmanlı olmuşsun Paşa. Yoksa bir at için bu işleri başımıza açmaz, evleri yakmaz ocakları söndürmezdin “