
Grigory Petrov’u daha önce okuduğum Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabından biliyorum. Kitapta, Finlandiya’nın nasıl ilerlediğinden, eğitim başta olmak üzere, nasıl dünyanın en iyi ülkelerinden birisi haline geldiğinden bahsediliyor. Geçen gece E-kitaplarım arasında onun bir başka kitabını buldum. Yatmadan önce bir göz atayım diye başladığım kitabı bitirmek pek uzun sürmedi. Zira kitabın uzunluğu yüz sayfanın altında. Eserde Rusya’dan bahsedilmekteyse de, siz, kendi hayal dünyanızda, zihninizde, 21.yüzyılda olmamıza rağmen, halen geri kalmış ve ilkel hayatların azımsanmayacak kadar çok olduğu herhangi bir ülkeye konuyu uyarlayabilirsiniz. Ya da bizim ülkemizin ücra köşelerinden biri de olabilir.
Dünyaca ünlü Rus Matematik Profesörü Raçinski radikal bir kararla bulunduğu üniversiteden istifa ederek kendi köyüne öğretmen olarak atanmak ister. Çevresindekilerin sert tepkilerine rağmen ideallerinden vazgeçmeyen profesör, köy okuluna giderek birçok ünlü ressam, kimyager, din adamı yetişmesini sağlar.
Karanlıklar ortasında, yakılmayı bekleyen bir sürü mum varken, onların eriyip gitmelerine müsaade etmeyen bir öğretmenin, neler yapabileceğini bize gösteriyor Raçinski.
Yola koyulduktan sonra işin başından sonuna kadar bir çok zorlukla karşılaşıyor. Karşısına dikilenler, hakkında olmadık sözler söyleyip ,dedikodular çıkaranlar oluyor .Ancak Raçinski yıkılmadan idealini gerçekleştirme yolunda azim gösteriyor.
Bu kitapta ki hikaye bana uzun yıllar önce izlediğim,Başrolünde “Bulut Aras’ın, oynadığı 1994 yılı yapımı ‘Sürgün’ filmini hatırlattı. Filmde 1950’li yıllarda idealist bir sınıf öğretmenin yaşadığı şeyler anlatılıyor. Film de, her ne kadar öğretmenin hikayesi bir başka sürgünle devam edip, bir sonuca bağlanmasa da, kendisine biçtiği bu idealizm rolü, Raçinski’nin üstlendiği role benziyor. Mahrumiyet bölgeleri, yobaz insanlar, fakirlik ve cehalet. Ortak bir sürü faktör.
Sanmayın yobazlık sadece bizim ülkemizde var. Yobazlık her zaman her yerde karşınıza çıkabiliyor. Kimiz zaman kraldan çok kralcılar suretinde, kimi zaman bir parti, yahut bir ideolojinin taraftarları arasında. En fenası ise mensubu olduğu topluluğun rantından beslenen asalaklar diyebilirim.
Kimi insanlar dünyaya ne olduklarını, ne diye geldiklerini bilmeden, azıcık karnı tok, azıcıkta gözü tok olarak gelip gidiyorlar. Gerçi karnı ile gözü daha fazla şey görenlerinde eninde sonunda gidecekleri yer diğerleri ile aynı .Ama, insan yine de bu kadar boş gelip gitmemeli diye düşünüyorum çoğu zaman. Mahrumiyetler olabilir hayatlarda fakat, dünyaya geldiğine değecek kadar nimetle de karşılaşmalı insan.
Kitapla ilgili çok fazla detay vermek istemiyorum. Dileyip okursanız, son derece keyifle okuyabileceğiniz bir eser olduğunu göreceğinizi tahmin ediyorum.
Sağlıcakla Kalın.