
Uzun zamandır aklımda olan bir konuyu, üzerinde düzeltme yapmadan olduğu gibi anlatmayı , hissettiklerimi de kelimelere dökmek suretiyle önünüze koymayı düşünüyorum şuan. Kendime zaman zaman sorduğum kimi sorular oluyor. Geçmişime, yaptıklarıma, yapamayıp kaçırdıklarıma, hatalarıma, günahlarıma ve sevaplarıma vs. dair. “Neler yaptım?”, “Neden yaptım?” yada “Neden yapmadım?” soruları ile kendimi muhatap ediyorum. Sonra bunun yanına başka sorular ekleniyor. Beni ben yapan tüm şeyleri göz önüne alarak kendime sorduğum en önemli ve son soru şu ; “Pişman mıyım?”
Bu pişman olmuşluk meselesi bir çok kişinin kendi iç muhasebesini yaparken karşılaştığı bir sorudur. Başarı veya başarısızlığın, bu sorudan önceki eylemin sonuçlarına bağlı olarak değiştiğini düşünür birçok insan. Yani “O gün işte şunu yapmasaydım, şimdi şöyle şöyle olmuştu şimdi, yaptığıma pişmanım” gibi sözler duyarsınız. Belki kendinizde böylesinizdir.(Kaderci anlayışı benimseyip “Hayırlısı böyleymiş” diyenler bu yazının konusu değil tabi)
Ben olgunluk yaşlarıma yaklaştığımı düşünerek bu konudaki duygularımı önceden söylemediysem şimdi söyleyeyim; Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim, ne yaptıysam iyi ki yapmışım. Ne yapmadıysam iyi ki yapmamışım.” bunu söyleyebilecek kadar temiz bir hayat yaşamaya çalışmıştım. Burada günah, sevap meselesini de irdelemeye çalışmıyorum. Üzerinde durmak istediğim asıl mesele şu; İnsan bir robot değildir. Bir bilgisayar programı da değildir. İnsan bir iyilikler toplamı yada görevler toplamı hiç değildir.
İnsan, hayatının başından sonuna kadar bir inşa sürecidir. Bir benlik bir kimlik oluşumudur insan. Bu inşa sürecinde yanlışlar ve doğrular da olmalıdır. Beni ben yapan şey örneğin, bugün sadece içinde yaşadığım zorunlu inziva hali değil, aynı zamanda geçmişte batıp çıktığım haldir de. Ruhumun özünde sakladığım iyilik tomurcukları değil sadece, o iyilikleri çarpıp yaraladığım kötülüğün tohumlarıdır aynı zamanda. Yıllar sonra yeniden içimi dökmeye başladığım fesleğen bahçesinin ilham kaynağı şahittir buna. Ben beş yıl önceki ben değilim şuan. Hayatı anlamlandırışım, hayat içinde kendimi konumlandırdığım yer ve kendi üzerime oturtmaya çalıştığım hayat tarzı, geçmişten o kadar farklı ki , bunu bilebilmek için beni tanımanız lazım yada ben olmanız lazım. Sizde öylesinizdir. Eğer bağnaz, tutucu yada herhangi bir fikir yada ideolojinin yobazı değilseniz değişimin dönüşümün kaçınılmaz ürünüsünüzdür. Bundan olsa olsa gurur duyulur. Benliğini inkar etmenin yerine onu kabullenmenin, ona sahip çıkmanın daha doğru olduğuna inanıyorum artık.
Yaptıklarım, beni ben yapandır. Bazı şeylerin kapısını aralamak için, yapılan kötü şeylere kılıf bulmak için değil yazdıklarım. Aksine insanın kemale, olgunluğa erişmesi için aynı zamanda bu inşaa sürecinde önüne bakmasını, hayatı tecrübeleriyle zenginleştirmesini sağlamak içindir. Hayatın bir formülü olmadığını anladığımdan beri bu böyle. Hata yapmaktan korkmayın, ama doğru olduğunu düşündüğünüz şeyin başka bir şey olduğunu gördüğünüzde de dönmekten korkmayın. İnanmadığınız yerde durmakta ısrar etmenin manası yok. Hata yapıyoruz diye hayatı kaçırmakta doğru gelmiyor bana. Ahkam kesmiş, hüküm vermiş gibi olmayayım ama hayatı, kendisini tamamlayarak yaşamaya çalışanlar güzelleştiriyor. Hayata iz bırakmaya çalışanlarda tabi bu sürecin öteki kıymetlileridir.
Son olarak şunu söyleyeyim, hayatı pişmanlıklarla geçirmek yerine kıymetlendirerek geçirmek, sahip olduğunuz şeylere daha özen göstererek yaşamak gerek. Hatalarımızı bile severek yaşamak yaşamı anlamlandırma konusunda bir basamak olacaktır.
“Kötü bir düş bile, hayatı okumaya, onu anlamlandırmaya çalışan bir insan için tecrübe sayılır”
Sevgiyle Kalın.