Eee ben ne yapacaktım şimdi ?

Bilgisayarın başına da geçtim. Açtım internet tarayıcısını. Arama motoru da çıktı. Eee?

Eee şimdi ben ne yazacaktım buraya? Onu unuttum. Dur, bari şuraya bir dosya açayım da, ne yazmayı unuttuğumu yazayım.

Başlık ne olsun? Heh buldum.

“Eee ben şimdi ne yapacaktım?”

Bana en çok olan şey budur. Ulan ben şimdi ne yapacaktım? Sorusunun cevabını aramak. Hayli zor bir mesele. Düşünürsün, taşınırsın, kaşınırsın biraz sonra hepsi geçer hayıflanırsın. Kendi kendine dersin.

-Ya ne güzel kağıt kalem duruyor şurada. Açma derdi yok, oyalanma derdi yok, sağa sola girme derdi yok. Klasördü, dosyaydı, dosya adıydı vs. hiçbiri yok. Sonra aradığını bulma derdi de yok. Kağıt, kalem ve yazı var.

Defteri açtığında tüm her şey karşında. Defalarca açıp her seferinde olgunlaştırılmayı bekleyen yazılar var.

Sonra birde bilgisayarı açınca ilgilenecek, bakılacak o kadar çok şey var ki, girdiğiniz de kayboluyorsunuz. Fikir kaybolabiliyor, zihin milyarlarca içerik arasında yolunu şaşırıyor. Birde buna zaman kaybı eklenince, üretkenliğiniz ağır bir darbe alıyor. İlkellikte o dertte yok.

Bunun çaresi teknolojiden uzak kalmak, tamamen klasik yöntemi kullanmak değil elbette. Onun da kendi çapınca dezavantajları var. Özellikle yeniden dijital ortama aktarma safhası büyük zahmet ve emek istiyor. Her ne kadar veri güvenliği ve çalışma kolaylığı ön planda olsa da, başka bir açıdan insanı sınırlı kılıyor.

Ben bu yazıyı şimdi niye yazdım. Aslında herhangi bir amacım yok. Sadece, ne yazacağımı unuttuğum için, karşılaştığım sıkıntılı durumu yazıya geçirmiş olmak için yazdım.

Sosyal medya kullanımı özellikle zihinlerimizi perişan hale getirmişken, bende bu yazıyı yazmadan hemen bir dakika öncesinde, bu veri bombardımanından nasibimi aldığımı da anlamış oldum. Kısacası, üretmek için engelleri aşmak bir yana, sağlam bir zihin yapısına kavuşmuş olmak ve sürekli bu yazma ameliyesini tekrar etmek gerekliymiş diyor usta kalemler.

“Kılıç kullana kullana körelir, kalem kullana kullana keskinleşir” demişti bir usta. Bir kere daha deneyeceğim yazmayı. Ne kadar manasız olursa olsun. Her anlamsız hareketin bile tabiatta meydana getirdiği bir titreşim var. Mikro alemden makro aleme, koca devran boşuna dönmüyor ya. Vardır bir yerlerde bu tıkırtıların bir karşılığı.

Çok seri bir şekilde yine format değiştirdim değil mi? İşte bu bile zihin dünyamda ki dağınıklığı gösteren bir örnek. Ne yazacağını unutmak, unuttuğun şeye dair yazı yazmaya başlamak, nihayetinde yapılan her ameliyenin, anlamsız dahi olsa evrende karşılığını bulmasını anlamlandırmaya ve açıklamaya çalışmak.

Sosyal medya taraftarı olan ve karşıtı olan nöronların kapışmasından bir kesit sundum. Sosyal medyanın öldürmeye çalıştığı bir beyin daha. Okuyanlara da geçmiş olsun. Bu kanlı savaşın tarafısınız artık.

Sağlıcakla kalın.

Not: Bu yazı düzenlenmeden yayınlandı. Çünkü düzenlenmeye kalkılsa üzerine düşünülmesi gerekirdi. Üzerine düşünülse o zaman da yayınlanamazdı.