“Bir Psikiyatristin Gizli Defteri”

Derler ki insanın gözünün doyması, karnının doymasından evladır. Bir bakıma katılıyorum buna. Ancak sadece yemek konusunda değil. Bazı nesnelerden faydalanılması açısından bakınca bu çokluğun yeri yemekle eşdeğer gibi. Mesela kitaplara böyle bakıyorum artık. Elektronik kitaplardan bahsetmiyorum tabi ki. Fiziki olarak karşımızda duran, elimizle dokunup gözlerimizle görebildiğimiz, hatta kokusunu almaktan bile hoşlandığımız kitaplardan bahsediyorum. Önceki yıllarda şehir kütüphanelerinden bulabildiğimi kitaplardan bahsetmiştim size. Aradan geçen onca zamandan sonra gördüm ki, şehirdeki kütüphanelerden aldığım kitaplar belli ki gözümü doyurmuyormuş. Bu yüzden yakın zamanda yüklü miktarda kitap siparişi verdim ve yeni bir liste daha yapmaya başladım. İlk listemdeki kitaplar elime ulaştı bile. Yıllardır göremediğim ve çok sevdiğim bazı insanları sanki tekrar görmüş gibi sevindim. Hatta ne kadar sevindiğimi söyleyeyim;  Son birkaç yıldır belki de en çok sevindiğim ikinci an olabilir. İkinci listemi yapmaya başladım bile. Eğer okumam için tavsiye edeceğiniz bir kitap olursa yorum kısmına yazabilirsiniz.

Yazma yeteneğimi başka dillerde de geliştirmek için fırsat bu fırsat, ve zaman bu zaman biliyorum ama, hayatımın önemli bir parçası olan bu sitede yazabilmenin yeri ayrı.Ara sıra yine kitaplarla ilgili bir şeyler yazmaya çalışırım bu vesile ile.

Gelelim bu hafta okuduğum kitapla ilgili söylemek istediğim şeylere.

Bir Psikiyatristin Not Defteri’ni” okudum. Güzel bir kitap. Zaman zaman tanıdığım bazı insanlar da böyle bir rahatsızlık olabilir mi düşüncesi oluştu.  Zaman zamanda kendimle ilgili bulduğum şeyler oldu. 

Kitapta, uzun yıllar psikiyatri doktorluğu yapan bir doktorun, hasta insanlara bir doktorun gözüyle bakışı zarif bir dille anlatılmış. Doktor kendisi anlatmış tabi.

15 vakanın ayrı ayrı anlatıldığı kitapta, psikiyatrist olan yazar kendi aile hayatından kesitler de koyarak kitaba ayrı bir samimiyet katmış. Okurken bir Vakalar silsilesi değil de, bir üstadın hayatından, karşılaştığı en ilginç vakaları samimi bir şekilde dinliyormuş gibi oluyorsunuz. Bu da sizin okurken sıkılmamanızı sağlıyor. Hele son vaka çok başkaydı.

İnsan psikolojisine meraklıysanız bu kitap sıkılmadan okuyacağınız bir kitap. Malumatfuruş biriyseniz de okuyabilirsiniz.

Çok uzatmadan kitabın içinden birkaç alıntı ile bitireyim.

Alıntılar:

“Bazen bir şeyi o kadar çok isteriz ki zihnimiz bedenimizi o şeye inanmaya iter.”

“(…) bazen kaza olduğunu düşündüğümüz şeyler yaparız, oysa onlar bir amaca hizmet eder.”

“İnsanlar genelde hastalıklarının “kafalarının içinde” olduğunu duymak istemezler.”

“Konuşmayı öğrenebilseniz, vurma ihtiyacı hissetmezdiniz ve bir güven hissi duyardınız.”

“…beynim ağır çekimde düşünmeye başlıyor sanki. Hani gece yoğun siste araba sürersiniz ya? İşte öyle bir his.”

“Freud, mizahın kaygıyı ve bastırılmış dürtüleri azaltmaya yarayan etkili bir savunma mekanizması olduğuna inanırdı.”

“Daha güçlü olsam bu duyguların üstesinden gelebilirdim.”

“İki gerçeklik de eşit derecede sahici geliyorsa insan hangisine inanacağını nereden bilir?”

“Yine çoğumuz aniden delice davranmaya başlayan biriyle rahatsızlık veren tecrübeler yaşamıştır. Bu, gizli alkolik olup dengesini yitirmeye başlayan bir akraba yada toplantıda akut maniye kapılan bir meslektaş olabilir. Hepimiz bu tuhaf anlarda ne tepki vereceğimizi, ayarı bozulan kişiye nasıl yardımcı olacağımızı ve bu olaylara kendi verdiğimiz tepkiyle nasıl baş edeceğimizi düşünürüz. İlk tepkimiz genelde kaçma yönünde our ama korku ve kaygılarımızın ötesine geçmeyi başarabilirsek, karşımızdaki kişinin acısını anlayabilir, ona şefkat sösterebiliriz. Anlayış ve şefkat zihinsel sorun yagayan kişiye yardımcı olmakla kalmaz, bizim de kendimizi daha insancıl hissetmemizi saglar.

Ve son alıntı

“E, sen ne yapıyorsun bugün?

Okuyacak dünya kadar şeyim var.”

One Comment

  1. ersoyselki dedi ki:

    Teşekkür ederim.

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.