
Sana yazacağım sözcükleri ve cümleleri kitapların aralarına gizlemişler sanki . Ne zaman sana birşey diyecek olsam , dönüp bakıyorum ki bir kitabın satırları arasından bana işaret ediyor . Kimi zamanda raflara baktığım da ,bir kitabın adını sana söylemek istediğim bir cümle ile bağlamış olduklarını görüyorum .
Bu söylediklerim öyle sık oluyor ki, birileri acaba beynimin içindekileri mi okuyor , yoksa bir simülasyonun içindeyiz de , bu kodları yazan bana yazdıklarını sonradan değiştirip başkalarına mı yazdırıyor, diye düşünmeden edemiyorum.
Bu yüzden bugünden yarına ölmeyecek şeyler yazmak istiyorum sana. Kitaplara sığınmış olmam bundan .Kitaplara dağılmış cümlelerimi, yine kitaplardan toplayarak sana buketler yapmak temennisindeyim. Ne çok kitap okursam o kadar çok sana yazarım sanıyorum. Kalbimi nefesi yettiremeyecek kadar genişlettikten sonra, ona birde dil lazım. Bu genişlikte ne varsa onu anlatmak için bir dil. Bu dili de öyle yada böyle çözmem lazım.
Birde senaryosunu kendim yazacağım hayatın geleceği bir güne kadar, kendi kendimle konuşarak zamanı geçirmem ve bununla avunmam lazım. Eğer sadece “Seni seviyorum” diyerek yetinseydi aşıklar, o vakit şairler olmazdı. Oysa, hasretinden prangalar eskitilen tüm yolların başında ve bu yollara dökülmüş kelimelerin art arda dizildiği her şiirin içinde de sen varsın. Her okuma içinde sen olan bir öykü.
Göksel Baktagir – “Gecenin Nuru”