Limon Kütüphanesi – Jo Cotterill

“-İnsana en iyi gelen nedir?

-Ne zaman ?

-Herhangi bir anda kendisini çok sıkışmış hissettiğinde?

-Geniş bir alan mı?

– Belki ama değil

-Bir başka ülke?

-Hayır . İçi sevgi dolu bir insan. Bir insanın açık olan kalbi , bir diğeri için dünyanın en büyük alanıdır.

Bu kitapla ilgili biriyle diyaloğa girseydim, herhalde böyle bir konuşma geçerdi aramızda. Şüphesiz kalbi en geniş olan varlıklar olarak çocukları görüyorum. Birbirlerine karşı acımasız olsalar da zaman zaman, yüreklerindeki o tertemiz duygular birbirlerini sarıp sarmalama da eşsizdir.

Sadece çocuklar dğeil, karşılıksız seven öyle insanlar varki onlarda öyledirler. Yanınızda olduklarında hayat sizin için en yaşanılası şeydiir .Öte yandan onları kaybettiğiniz de, dünyanın tüm ağırlığıyla sırtınıza yüklendiğini ve tüm güzel şeyleri bir anda kaybettiğiniz hissine kapılırsınız. Bazen de tüm duygularınız kaybetmiş gibi olursunuz .

Kitabın konusu şu şekilde. Calypso ve Mae iki yakın arkadaştırlar. Calypso’nun babası aynı zamanda bir yazardır. Calypso annesini kaybettikten sonra sadece babasıyla yaşamaya başlar ve yalnızlığını paylaşacağı tek arkadaşı Mae’dir. Mae ona o kadar iyi gelir ki, zamanının çoğunu artık onunla geçirmeye başlar. Bir çocuk ruhundaki kırıklar ve o kırıkların nasıl sarıldığıyla ilgili güzel noktalar var.

Bunun yanında kitapta geçen cümlelerden bazılarından yola çıkarak söylenebilecek şeyler var tabi. “”Kitaplar size kaybettiğiniz insanları geri verir .

“Kitaplar sizi gerçek hayatta hiç gidemeyeceğiniz yerlere götürüp hiç tanışamayacağınız insanlarla tanıştırır. “

“Okumak her şey içindir. Gerçek hayatta gidemeyeceğin yerlere gidebilirsin. Olamayacağın kişiler olabilirsin. Yapmaya izninin olmadığı şeyleri yapabilirsin. “ diyor kitabın çeşitli yerlerinde. Burada yayınlanan “Yeraltından Pusularlar-15” te buna değinip geçen yazarda buna benzer duygular içinde yaşıyor hayatını. Kitaplarda buluyor uzun yıllar önce kaybettiği aşkını. Kitaplar ona geri veriyor her ne kaybettiyse.

Birde kelilmeler var. Kelimeleri çok seviyor bu iki çocuk. Sonra yazmaya başlıyorlar birlikte. Kelimelerin dünyasında aradığınız büyüyü bulmanız çok zor değildir. Yaralarınıza biraz kelime sürerseniz, belki de çabucak iyileşirler. Psikologların iyileştirmedeki etkileri kelimeleri kullanmalarındaki maharetlerine bağlı olabilir mi acaba? Olabilir bence.

Uzatmayayım. Okunası bir kitaptı.

Sağlıcakla.

KITAPTAN YAPTIĞIM BİRKAÇ ALINTI :

Duyguları bir şişeye doldurup saklayabilmek isterdim,böylece onları ihtiyacınız olduğu başka bir anda onları yeniden hissedebilirdiniz. O anda hissettiklerim birkaç şişeyi mutluluğun parlak kırmızı , pembe ve turuncu helezonları ile doldurabilirdi.

“Ve birini çok sevdiğiniz zaman onları kaybetmek canınızı öyle çok yakar ki keşke onları hiç sevmeseydim diye düşünürsünüz. “

Bazen kütüphanemde kitaplarla ve onları yazmış kişilerle otururken bende gizlice yazar olmayı hayal ediyorum. Bu, yüksek sesle dile getirebildiğim birşey değil. Sanki yüksek sesle söylersem mahvolacakmış gibi geliyor, tıpkı üfleyince patlayıveren sabun köpüğü gibi.

Hayatı hikayelerden ibaret olan bir ben varım sanıyordum. Hayali dünyayı gerçek dünyaya tercih eden tek kişiymişim gibi.

İkiye bölünmüş gibi hissediyordum. Bir yanım her zamanki gibiydi, hatta mutluydu Diğer yarım ise cam bir duvarın arkasından bana sesleniyordu ama ses gelmiyordu.

“-Manevi güç dayanak noktandır.”

Babam her zaman ”Kendinin en iyi arkadaşı olmalısın,” der. Henüz küçükken bu sözün ne demek olduğunu anlayamıyordum. Ama şimdi anlıyorum. Bu söz, yalnız ve kendinle baş başa olmaktan mutluluk duymalısın; yani seni mutlu etmeleri için başka insanlara ihtiyaç duymamalısın demek.

Dünyada başka kimsede olmayan, eşsiz bir şeye sahip olma fikrini seviyorum. Tıpkı başka kimsenin yazamayacağı bir hikâye yazmak ya da kimsenin yapamayacağı bir tablo yapmak gibi.

Uzun yolculuklar da küçük bir adımla başlamaz mı? Hem bazen oturup dinlenmek ya da ilerisi çok korkutucu olduğunda geri dönmek gerekir ya da öncesinde yapmamız gereken başka şeyler vardır. Ama yine de küçük adımlar olmadan o yolculuğa çıkamazsın.

Anlayamıyorlar işte… Diğer insanlara ihtiyaç duymayanları anlamıyorlar. Birilerine bağlı olmamanın yalnızlık çekmek olduğunu sanıyorlar. Kimse bunlara manevi gücün ne olduğunu öğretmemiş.

Boyadığım resme baktım.” Belki bir limiti vardır,” dedim , sesli düşünüyordum. ”Belki, üzüntünü çok uzun süre kilit altında tutunca daha beter artıyordur .Bir deponun dolması gibi. Sonra bir gün depo çatlar ve sen normalden daha çok üzüntüye boğulursun çünkü hepsini içinde biriktirmişsindir. ” Mae başıyla onayladı. ”Bu durumda ne kadar manevi güce sahip olduğunun bir önemi kalmaz.” ”Belki bazen üzgün olmak için insan kendisine izin vermeli,” dedim. ”Depoyu doldurmayı bırakmalı.’

Müzik : DÎTNA ŞÊRÎN- Berfin Aktay

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s