Sahil de bir süre yürüyüp martılara yarenlik ettikten sonra, bir el onu kollarından tutup eve çekiştire çekiştire getirdi adeta. Eve vardığında buraya nasıl geldiğini bilemedi. Nefes nefese kalmıştı. Ayakkabılarını çıkarıp üzerindeki fazlalıkları vestiyere bıraktı. Elinde tuttuğu bir top anaktarı kapı girişindeki çift kapılı el yapımı eski ahşap anahtarlığa bıraktı. Çocukluğundan hatırlıyordu bu anahtarları astıkları ilginç…
Yeraltından Pusulalar -11
Hicran o gece uyuyamadı.” Ne kadar da içine atmaya çalışmış bu adam.” dedi durdu kendi kendine. Bunları yaşayan babası olmasa , karşılaştığı herhangi bir alalade insan dahi olsaydı onun için gerçekten üzülecekti. Ruhsal buhranlar, gel gitler , içine kapanmalar, öfke nöbetleri ve kim bilir daha neler yaşamış diye düşündü. Birden bire olduğunu düşündüğü bu mektupların…
Bir Yıl…
Bazen bir yıl bir asra bedel olur. Öyle ağırdır zaman, civa gibi. Ne yazsan, ne söylesen sözler anlamını ve yerini bulmaz. Ne açılan yaralar kapanır, Ne çatlayan damarlardan içeri sızan kızıl kan . Tenere ağacı gibi ıssızlığında yaşar insan. Koyup geçersin kendini önüne ağır ağır akan ırmağın, Fıratın, Diclenin yorgunu, Kerkük’ün Musul’un yıkımı olursun. Bir…
Bir Dil’de Yaşamak.
Bir insan bir başkasının hayatına nasıl yerleşir? derlerse ne cevap verirsiniz? Çok ilginç bir soru bu bence. Bir şarkı vardı hani “Bana herşey seni şapıyor…” diye. “Hatırlatıyor.” Şarkının sözlerini tek cümlede vermek istemememin nedeni tamamen politik ama gerçekten öyle mi? Neden hatırlar ki bir insan bir başkasını sürekli? Neden unutmak için kendisine fırsat vermez? Yada…
Yeraltından Pusulalar -10
Akşam üzeri eve döndü Hicran. Üzerinde ki yorgunluğu atmak için kendisini moru gittikçe solmuş ve kolçakları ise zamana direnemeyerek yer yer eprimiş, kolduğa bıraktı. O içini kemiren kurt geldi zihnine oturuverdi yeniden. Bu gizemli evin sırrını çözecek anahtarı bulmak için santim santim, köşe bucak araması gerektiğine dair kışkırtıcı hissi tüm sinir uçlarında hissetti. Az evvel…
Bakış
Bir akşam vaktiydi. Kapıma gelmişti. Beni aldı ve arabasıyla dolaşmaya çıkardı. Hafiften müzik çalıyordu. Birbirimizin hatırını sorduk evvela. Sonra havadan sudan mevzular girdi araya. Sonra bir aralık ikimiz de sustuk. Tam o anda inceden bir nota çınladı sağ tarafta duran hoparlörden. Bir sancıyla irkildim. Zaman zaman böyle sancı atardı sağımdan solumdan. Doktorlar birşey bulamadı. Belkide…
Yaz!
Bak mevsimler böyle değişiyor işte. Gök kızıl, su turkuaz ,dağlar koyu yeşil Üstümüzden akan bulutlar darmadağınık ve bir el uzatımında. Hindibalar ise saçlarını süzmüş Göz kırparak uzaklaşan her bir dalgada bir başka anı. İzin , hüzün , yüzün hepsi bir arada bu yazın! Müzik : Kaan Boşnak :Beklenen Gemi
Kelebeğinim
Kollarımda bir kelebek ölüsü yatıyordu kendimi son bulduğum yerde. O kelebeğin ömrünü gördüm geçmişe takılıp kalmış gözlerimle. Parçalanmış kanatlarında bir ormana çakılıp kalmış olan esaretim. Yine de ne kadar güzel olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Müzik Hirai Zerdüş- Manuş Baba : İyi Bak Kendine
Yeraltından Pusulalar -9
Bu hastane kokusunu oldum olası sevmezdi. Kanla karışık temizlik malzemelerinin kokusunu duyar gibi oluyordu her defasında. Salt temizlik malzemesi olsa belki o kadar rahatsız olmayacaktı fakat, bu kokuya karışan farklı bir şey vardı ki, o tuhaf aroma hastaneden başka bir yerde yoktu. Ter, irin ya da herhangi belli bir kokusu olan madde değildi. Düpedüz kan…
Sanatla Ölümü Renkledirmek
Geçenlerde bir video gördüm . Muhtemelen hasta olduğu için öleceğini önceden tahmin eden bir adam sesini kaydediyor. Düşünün ki sizi canlıyken birisi mezara koyunca ne dersiniz?Bunu bir düşünün derim.Bu adam ise; “Burası neden karanlık ?Beni buraya neden koydunuz ?Kimse yok mu? Çıkarın beni buradan? “gibi sözler söylüyor. Bunu yapma nedeni de cenazesine gelen insanların ağlamasını…